Hayatınızda Duyduğunuz En Bilgece Şey Nedir?

Bir gün kafede otururken biri gelip size “Biraz bilgelik topluyorum. Hayatınızda duyduğunuz en bilgece şey nedir?” diye sorsaydı ne cevap verirdiniz? Ben cevap verememiştim. Biraz düşünmek istediğimi söyleyince soruyu soran kişi de uzaklaşıp diğer masadaki insanlara aynı soruyu sormaya devam etmişti. Bunun üzerine düşünmeye başlamıştım.

Sevdiğim onlarca cümle vardı, okurken hayran kaldığım, “işte bu!” dediğim onlarca cümle. Ama hiçbiri yeterince bilgece gelmiyordu. Çoğu aklıma dahi gelmiyordu. Gelenlerin arasından bir “en” seçemiyordum, sanki zihnim bomboştu. Sonra arkadaşım “bilgelik tek cümleye sığan bir şey değil bence” dedi. Sanırım haklıydı. Zaten kadın, “en bilgece söz” derken neyi kastediyordu, aslında bilmiyordum. Ama yine de düşününce tek bir cümleye sığdıramıyordum zihnimdekileri. Bu olayın olduğu dönemde zihnimi kurcalayan bir şey daha vardı. Bir şeyler okurken altını çizdiğim, “bunu asla unutmayayım, çok iyiymiş” dediğim cümleleri unuttuğumu fark etmiştim. Neden hatırlayamıyorum diyordum, oysa okurken asla unutmayacakmışım gibiydi, çok içime sinmişti diye düşünüyordum.

Sonra bir şey fark ettim. Aklımda kalanlar yalnızca yaşadıklarımdı. Altını çizdiğim cümleler yaşadıklarımla bir yerde kesiştiğinde, bir şekilde bağlandığında gerçekten zihnimdeki yerlerini buluyordu. Viktor Frankl’ın, İnsanın Anlam Arayışı kitabında yer verdiği, zihnimde yerine yerleşmiş, hiç unutmadığım bir alıntı var mesela;

Dünyadaki hiçbir güç yaşadığın şeyi elinden alamaz.

Yaşadıklarımız üzerimizde izler bırakır. Bedenimizde, zihnimizde, bakışımızda, duruşumuzda… Bu izler bizi değiştirir. Bazen bu izleri kimseye göstermeyiz. Bazen bakmak dahi istemeyiz onlara, yok saymayı seçeriz. Bu, orada olmadıkları anlamına gelmez. Biz bakmaya hazır olduğumuzda görülmek için oradadırlar. Birine göstermek istediğimizde oradadırlar. Var olan bir şeyi yok sayıp, bunu bilerek yaşamaya devam etmek de bize ait bir seçimdir, onu kabullenip gerçekten bir parçamız haline getirmek de. İstersek kimse bilmez, bizden başka. İstersek herkes bilir. Her halükarda biz biliriz.

Derinde bir yerlerde zihnimiz bilir, bedenimiz bilir, ruhumuz bilir. Biz neyi seçersek hepsi ona uyum sağlamaya çalışır. Gizlemek istersek zihin unutur, beden hissizleşir, ruh susar. Görmek için bir adım atarsak zihin hatırlar, beden hissettirir, ruh eşlik eder. Gizlemek de, göstermek de kolay değildir. Var olanı görmezden gelmek de, yok olsun istediğini görmeye, göstermeye cesaret etmek de büyük emek ister. Ama en temelinde yaşadıklarımız oradadır. Onlarla ne yapacağımızı seçebiliriz. Seçimlerimize ayak uyduracak esneklikte bir varoluşumuz vardır.

Şairinki, orada olanın orada olduğunu söyleyen bir cümle aslında en nihayetinde. Ama bilgelik burada değil, çünkü asıl mesele bu değil. Asıl mesele orada olanla, yaşadıklarımızla ne yapacağımız. Yaşadıklarımızı kimse bizden alamazken bizim onlarla ne yapmayı seçeceğimiz.

Diğer yazıları Gökçe Naz Kamar

Gelecekteki Ben’e Mektup

2018’in bitmesine sayılı günler kaldı. Kimimizi yeni yıl heyecanı, hafta sonuyla birleşecek...
Devamını Oku

1 Comment

  • “Hayatınızda duyduğunuz en bilgece şey” deyince , bütün insanlık tarihinde ve kendi tarihimde duyduğum ve karşılaştığım bilgelere ve öğretilerine ihanet etmekten korkma hissi ilk hissettiğim. Her şeyin en mükemmeli, en iyisi, en duyulası, en eninin arandığı bulunsa bile anında tüketilip yenisinin aranacağı bir çağda bu soru çok normal. Ama ” bu sıralar duyduğunuz ve zihninizi meşgul eden bilgece bir şey nedir?” diye sorulsaydı eğer, risale-i nurda okuduğum bir cümle “Emel insanı canlandırır, yeis ise öldürür.”

Comments are closed.